Taksilerimiz Daha Kaliteli Olabilir Mi?

Havaalanına inen bir turistin ilk karşılaştığı insanlardan birisi de taksicilerdir. Zaten yorucu uçak seyahati ve bavul işlemlerinden yorulmuş olan turistimiz, havalimanından çıkışta atladığı takside derin bir nefes alarak otelinin yolunu tutmak ister, ama o da ne? Taksi dökülmektedir….Hava sıcaktır ama klima yoktur, zaten şoför arkadaş ingilizce de anlamamaktadır. Turistimiz o kadar yoldan gelmiş ve şimdi bir o kadar daha sıkıntı ile otele ulaşmak için dua etmeye çalışmaktadır.

Geçen gün bir gazetede, ülkemizde neden tüm taksilerin Murat, Şahin ve Doğan olduğu soruluyordu… Bunun cevabı oldukça basit.. En ucuz taksiye uygun araç onlar oldduğu için. 1980 yılların modası bu İtalyanların MÜZEye kaldırdıkları kasalar nedense bize her sene aynaları değiştirilerek SIFIR model olarak yutturulmaya devam ettirilmektedir. Bu araçlarda GÜVENLİK dünya standartlarının çok altında olup, henüz ABS sistemi standarta geçirilememiştir..Alınan bu kadar paranın karşılığı gerçekten bu kalite değildir tabii ki ama nasılsa TAKSİcilerimizin ucuz araç alternatifi olmadığı için en çok satılan araç olmaya devam etmektedir…Bu araçlarla alakalı geniş yorumlarımı yakında yazacağım… Biz konumuza geçelim..

Taksilerimizin acilen geliştirilmesi lazım.Ülke ekonomimizi ayakta tutan TURİZMe önem vermek zorundayız. Yurtdışı seyahatlerim sırasında dikkatimi çeken bir uygulama var. 2 tip taksi…
– Normal taksi= Hergün karşılaştığımız türden taksiler…
– Lüks Taksi= Bu araçlarda belli standartlar olmak zorunda.. (Klima, şoförde tek tip kıyafet, ingilizce bilme zorunluluğu, aracın 3 seneden eski olmaması vs vs.)

Bu tip bir uygulamaya neden halen geçilemediğini anlamış değilim. Gelişmeye çalıştığımız bir dönemde bence bu uygulama üzerinde birilerinin artık kafa yorması lazım. Herkese aynı muamele yapmaya çalışmak doğal olarak hiçbir yerde kabul görmez. Taksiye 2 şekilde biner insanlar.. ya acil ihtiyacları yüzünden, ya da rahat ulaşım istedikleri için… bizdeki taksiler -istisnalar haricinde- maalesef lüks ulaşım aracı olmaktan çok ötedirler. Bu durumda parası olup rahat ulaşım isteyen insanlara haksızlık yaptığımızı hiç düşündünüz mü?

2 tip taksi uygulaması zaten kaçınılmaz bir sonuç olarak birgün hayatımıza girecektir.. Önemli olan bu sistemin en kısa zamanda uygulanabilmesidir.. Turizm treni kaçmadan…

Saygılarımla

30.08.2002

Dünyada İslam İmajı

Hong Kong’dan bir arkadaşım, geçen mesaj atarak Müslüman olduğundan bahsetti. Henüz çok yeni bir müslüman olan bu arkadaşıma giderken hediye olarak, yanımda seccade ve tesbih götürdüm.

Kendisi ile buluştuk ve hikayesini anlattı, kardeşi müslüman olmuş ve bunu hayatındakı olumlu gelişmeler ile çok etkileyip, Kuran okumasını ve sonrasında müslüman olmasını sağlamış.

Konuşma sonrasında Hong kong’daki camiye gidelim dedi. İlk kez bir camiye gidecekti hayatında, heyecanlıydı ve benim ona rehberlik yapmamı istedi, ve biz HONG KONG CAMI’sini aramaya koyulduk.. Bu arkadaşım o kadar yeni bir müslüman ki, cami diye bizi bir Hint SİKH Tapınağına götürdü önce :)))

Neyse yakında Camiiyi bulduk. İkindi vakti idi, küçük çocuklar ELİF BA öğreniyorlardı. Arkadaşım bazı sorular sordu, Kıble ne tarafta ? İmam ne demek vs vs….. Biraz oturduktan sonra biz kalktık… Duvarda bir yazı, Türkçe karşılığı aynen şu şekilde : LUTFEN CEP TELEFONUNUZU ( DECCAL) KAPATIN!!!

Arkadaşım doğal olarak DECCAL ne demek diye sordu? Deccal, Kıyamet öncesi geleceğine inanılan ve insanları doğru yoldan çevireceği söylenen bir Yaratık, bu herhangi bir şey olabilir. Şimdi bu camideki kardeşlerimiz, DECCAL olarak Cep telefonunu seçmişler.. İyi ama gel sen şimdi bu yeni müslüman arkadaşa bunu açıkla…..

Dünyada İslam maalesef haketmediği halde İLKEL bir din olarak tanınıyor ve TANITILIYOR… Bunda en büyük suç maalesef BİZ MÜSLÜMAN GEÇİNENLERDE… Şimdi Cep telefonunu DECCAL olarak kabul eden bu müslüman Arkadaş ne kadar İSLAMı temsil edebilir?

Cep telefonu ile belki namaz kılarken dikkatiniz dağılabilir, ama bu onun Deccal olarak kabul edilmesini gerektirmez, cep telefonu ile iyi şeyler de yapılabilir, akrabanızı, dostunuzu arar hal hatırını sorar ve SEVABA da girersiniz… Ama gel sen o Müslümanlığında hiç şüphe kabul etmeyen ve kendini EVLİYA sanan bu insanlara bunu anlat….

Arkadaşlar! İnsanlar bizim yüzümüzden İslamiyeti yanlış tanıyor, korkuyorlar… Lütfen biraz Hoşgörü……… Biraz ufkumuzu genişletelim artık, inanın GÜNAHA giriyoruz sevap kazanalım derken…

12.08.2002

Dünya Kupası Ve Türkiye’nin Tanıtımı

91 yılında, Çin’e ilk gittiğimde,oradaki tanıştığım insanlara Nereden geliyorsunuz? diye sorduklarında TURKEY derdiğim zaman, TOKYO? diyenler çok olmuştu. TURKEY ingilizce TÖRKİ olarak okunuyor, TOKYO belki okunuş olarak hiç alakasız bir kelime olmakla beraber insanların hafızalarında daha çok yeralması nedeniyle Türkiye’den biriyle karşılaştıklarında şaşırıyorlardı doğal olarak.

Bir ülkenin tanınması için iyi ya da kötü olayların haberleri yeterli olmakta. Bazı ülkeler terörle anılırlar mesela tüm dünyada, bazıları turizmleriyle, bazıları tarihi ile vs vs….Türkiye nasıl mı tanınıyor genelde? İnanın birçok kereler “Sizin ülkeniz nerede?” diyenler bile olduğuna göre çok iyi tanındığı söylenemez…

Ülkeler, tanınmak amacıyla televizyonlara, dergilere milyonlarca dolar reklam ücreti harcarlar…Amaç TURİZM tanıtımları sayesinde ülkelerine turist çekmektir. Ülkemiz de son dönemlerde turizmin değerini anlamış ve dünyanın dört köşesinde reklam yatırımları yapmıştır.

Dünya Kupasında çeyrek finale geçmeye hak kazanan TÜRKİYE, bütün dünya medyasında ana haberlerde yayınlanmış, insanların hafızalarında birkaç saniye bile olsa bedava reklamı yapılmıştır. Düşünsenize kaç milyar dolar gerekirdi bu kadar medyaya reklam verilmeye kalkılsa..

Türk Milli Takımı, bundan sonra yenilse de fazla konuşmanın bir anlamı yok. Ülkelerini tanıtma adına bence mükemmel bir iş başardılar zaten. Dünya bizi konuşuyor. Maç bittikten beş dakika sonra mesajlar aldım değişik ülkelerden arkadaşlardan..Kutlama mesajları. Hatta Çin’den bile. Artık biliyorum Çin’e gittiğimde asla bana TOKYO? demeyecekler…Artık asla Türkiye nerede diye sormayacaklar, çünkü bizimle maç yaptılar ve hepsi evinde işyerinde naklen izledi ya da dinledi o maçı, 90 dakika boyunca Türk ismi ile muhatap oldular. BU REKLAM YETMEZ Mİ SİZCE????

21.06.2002

Güneş Balçıkla Sıvanmaz

Sıcak bir akşamüstü Eminönü’nden geçiyorum arabadayım… Resmi bir araç durdu duraklarda ve bir koşuşturma yaşandı, memurlarla seyyar satıcı ve tablacılarla.. Yakalanan tablacıların terazileri alınma suretiyle iş yapmaları engellenmiş oldu..

Bir an düşündüm…Bir tarafta emir aldığı için o emri yerine getirmek zorunda olan memurlar, diğer tarafta ekmek derdindeki zavallı işportacılar..

Arkadaşlar kendimizi kandırmayalım, kimse durup duruken işportacı, tablacı olmaz. Ekonomik durumu iyi olan kim gidip bu tip bir kovalamaca ve sıkıntılı işte çalışır?

Birçok ülke gezdim, işportacının en çok olduğu ülkeler ekonomik sorunu olan ülkelerdir. Kendimizi ve Avrupalıyı kandırmaya çalışmanın bir alemi yok. Biz FAKİR bir ülkeyiz. Yanlış anlaşılmasın aslında zengin bir ülkeyiz ama bunun kaymağını biz millet olarak yiyemiyoruz.

Bugünkü kovalamacayı şöyle bir irdelediğimiz zaman ortaya çok basit bir sonuç çıkıyor..Neden işportacılara yasak getiriliyor? Turistler bizim bu yönümüzü görmemeli.. Biz Avrupa yolundayız ya!! Sosyetemizle görünmeliyiz. Modernliğimizle görünmeliyiz.

Mussolini, Rusya’ya bir seyahat düzenler. Trenle gidecektir.. Bütün yol boyunca akıllı Ruslar, güzel giyimli figüranlar, dolgun dolgun inekler ve her yere traktörler yerleştirirler. Mussolini dönüşünde hayranlığını belirtir, millet şaşırır..Ya nasıl olur? Rusya o kadar fakirdi.. Sizce bizim yapmaya çalıştığımız bunun gibi birşey değil mi?

Değerli Yetkililer! Sayın Yöneticiler! Gelin kendinizi de, bizi de, yabancıları da kandırmaya çalışmayın. Millet ekmek derdindeyken bırakın lüks hayal kurmayı. Önce milletin karnını doyuracak iş imkanları açın, millet kendiliğinden bırakacaktır işportacılığı.İnanmıyor musunuz? Benim rahmetli dedem de işporta ile başlamış ticarete, para biriktirip akıllı yatırımlara dönüştürdüğü için dükkan açmış sonraları ve büyümeye devam etmiş…İşporta bir ticaret ehlinin başlangıç adımıdır. Bunu her yeni adım atan deneyebilecektir doğal olarak. Vergiler bu kadar yüksek tutuluyorsa bir ülkede insanlar şirket açmayacaklardır..Seyyarlığın gözünü seveyim :))

Gelin bir dakika dahi olsa kendimize normal bir aynadan bakalım..Biz neyiz??? Lütfen!!

21.06.2002

Tren Hatlarımız Ne Zaman Hızlandırılacak?

 Avrupa`ya gidenlerimiz bilir, bir sehirden digerine giderken en uygun ulasim araci trendir. Ucak pahalidir, otobus sistemi o kadar gelismemistir.

Tren neden tercih edilir? Cunku tren trafik derdi olmadan, dakik hareket eden, varacaginiz yere varis dakikaniza kadar bilebileceginiz, hem ekonomik, hem bir anda bircok kisiyi ayni yere ulastirma avantaji olan bir ulasim aracidir..

Iki sehir arasinda bu dakikligi ve hizi sayesinde insanlar trenle seyahat etmeyi tercih ederler. Ulkemizdeki tren sistemi maalesef cok eski olup nedense senelerdir bir adim ileriye goturulememektedir.

Dusunsenize Ankara-Istanbul arasinda Avrupa`daki trenler olsa, saatte 200km hiz yapan bu trenlerle 2:30 saat icinde Ankara`ya varsaniz, kotu mu olurdu? Peki neden bu sistem bizde halen yapilmiyor? Insanlar neden karayolu ile seyahat etmek zorunda birakiliyor?

Olayi biraz derin incelediginiz zaman karsiniza gene bizim icimizdeki ic oyunlar cikiyor. Kimse ekmegiyle oynanmasini istemiyor, kimler istemiyor? Otobus firmalari istemiyor, ucak sirketleri istemiyor, tren harici seyahat ettiren sirketlerin hicbiri istemiyor. Cunku boyle bir sistem kurulursa insanlar trenle seyahat ederse birkac amcanin cebindeki para azalacak…Onlar kazansin , millet faydalanamasin bu sistemden…

Senelerden beridir Tren sistemimizin modernize edilmesi konusunda teklifler hep biryerlerd kaliyor, sumen alti ediliyor, acaba neden?

Milletin sirtindan bu rant kavgasindan vazgecilmedigi surece bir adim ileri gidemeyiz, hep birlikte bu cennet vatan icin madde madde gelisme planlari yapilmali, biz Avrupa`dan hicbir eksigi olmayan bir ulkeyiz. Almanya savas sonrasi gelismeyi nasil basardi bir dusunun.. Biz neden bekliyoruz?

21.06.2002

Ttnet’in Adsl Kazığı

Ülkemizde bildiğiniz gibi yaygın olarak TELEFON hatlarıyla internete bağlantımız gerçekleşiyor. Telefon hatları genelde dunyada artık eskiyen bir bağlantı yöntemi… Fiberoptik hatlar, uydular ile hızlı internet bağlantıları dünyada yerini alırken ülkemizde halen telefon hatları üzerinden gerçekleştirdiğimiz YAVAŞ internet ile hem vaktimiz, hem de paralarımız uçup gidiyor.

Dünyada son zamanlarda internet hızında mükemmel gelişmeler yaşanıyor. 1 megabit bir baglantı artık hayal değil. Hong kong’da kaldığım otelde 2 megabit network sistemi sayesinde 300 megabyte dosyayı birkaç saat içinde yüklerken yaşadığım hayreti düşünebiliyorsunuzdur.

Sağolsun ülkemizdeki internet uydu baglantısını TTNET gerçekleştiriyor. Son donemlerde buyuk ataklar yapip bizleri daha hizli sistemler olarak bildigimiz, DSL, ISDN ve ADSL baglanti sistemlerini baslattilar.

Ben daha hizli oldugunu dusundugum, ve ucuz olduguna inandigim 256 kb ADSL baglantisi ile halime sukrediyordum. Verdigim AYLIK 140 milyon TL civari odeme sahsen Turkiye sartlarina gore epey hizli sayilabilirdi tabii ki. Fakat gecen gun CIN`deki arkadaslarim butun olumlu dusuncelerimi altust ettiler.

Cin`in kucuk bir kasabasinda yasayan bu arkadaslarim da ADSL kullaniyorlardi artik. Cin Telekom`u butun ulkeye yaydigi ADSL sistemi ile kullanicilarindan SADECE AYLIK 15 milyon TL karsiligi odeme ile siki durun TAM 1 MEGABIT baglanti veriyor. 1 MEGABIT BAGLANTI ve SADECE 15 MILYON TL……

Biz burada 256 kb baglanti icin ayda 140-150 milyon TL veriyorken, adamlar bizim baglantinin TAM 4 KATI HIZLI baglantiya sadece ve sadece ayda 15 milyon TL oduyorlar….

Burada denebilir ki orasi Cin, burasi Turkiye…Bence bu bir mazeret olamaz. ADSL`in bir maliyeti vardir, ama Cin bu kadar da ucuza malediyor olamaz zaten.

Diger bir konu, hadi diyelim bizim fiyatimiz bu…kabul edelim….Ama tam 1 senedir bizim mahalleye gelmesini bekliyoruz bu hattin. Adamlar kasabalara kadar sokabilmisken bu baglanti sistemini, hem de 1 megabit olarak, biz neyi halen bekliyoruz???

Arkadaslar, benim derdim bizim insanimizin goz gore gore kaziklanmasini engelleyebilmek. Kim olursa olsun, kimseyi kaziklamasin. Yaziktir. Insanimiz zaten ucu ucuna biriktirdigi uc bes kurusla internete saat hesabi yapip girebiliyor… Oyle arkadaslarim var ki inanin internete 10 milyon TL telefon parasini hesapladigi icin giremiyor.. Fiyatlari pahali tutmak kime neye yarar???

Yetkilileri uyaralim, mailler atalim saga sola. Degerli buyuklerimiz olaya bir el atsin.. Yaziktir bu millete yahu!! Ekonomik krizin zaten 2-3 senede bir vurdugu bir ulkede bari insanlarin INTERNET ozgurlugu yasaklanmasin…Fiyatlarin astronomik tutulmasi da yasaklamanin baska bir turlusu degil mi sizce de?

Herkesin INTERNET`i kullanabilecegi ve kaziklanmayacagi bir ulke olma dilegiyle…

Saygilarimla..

21.06.2002

20 Milyon Çinli Turist Masalı

Son zamanlarda, ulkemizde Cinli turistlerin akin akin ulkemize gelecegi ve bunun icin cince ogrenmemizin yararli olacagi gibi hos ve sevimli yazilar ve yayinlar gormekteyiz.

Nereden cikti bu bir anda 20 milyon turist hikayesi? Anlatayim da gulun biraz… Son zamanlarda ulkemizde her kosede CIN MALLARI satilmaya basladi bildigimiz uzere. Cin`e sattigimiz fazla bir urunumuz yok. Aldigimiz urun sayisi ise hesapsiz. Devletimiz dogal olarak Cinli yetkililerle gorusurken bu sikintilarini sundugu zaman Cinlilerin verdigi cevap cok basit. Biz sizden ne alabiliriz ki? Hersey bizde size gore daha ucuz. Bizim onlara satabilecegimiz tek sey TURIZMIMIZ… Evet iste 20 milyon turist masali bu noktadan basliyor. Cinliler bizimkilere bizde size turist yollayacagiz SOZ! diyorlar ve bu kampanyamiz basliyor.

Kampanya basliyor baslamasina ama gelin gorun ki bu kampanya su an icin imkansiz. Yani birakin 20 milyon turisti, 2 milyon turist bile gelemez bu noktada. Bakin simdi:

1- Cin ile Turkiye arasinda ucak seferleri haftada 2-3 sefer yapilabiliyor. Her ucakta 300 kisi gelse, haftada en fazla 1000 kisi yapar. 52 haftada 52000 kisi sadece….

2- Cince TURKIYE= TU ER CHI olarak soyleniyor. TU karakteri TOPRAK anlamina geliyor. Cinli arkadaslarimin soyledigine gore bir Cinli icin TU karakteriyle baslayan TU ER CHI, ucsuz bucaksiz ova gibi bir ulke havasinda. Yani bir Cinlinin kafasinda Turkiye ilk duydugunda ova gibi bir ulke. O zaman nicin gideyim ki oraya diyor.

3- Turkiye, Cin`de fazla duyulan bir ulke degil. Reklama ihtiyaci var. Bunu yapacak tek yetkili DEVLETIMIZ tabii ki. Orada dergilerde, televizyonlarda Turkiye imajini adamlarin kafalarina guzel bir bicimde sokabilmek lazim oncelikle.

4- Bir Cinli turist dogal olarak yurtdisina yeni yeni ciktigi icin, aklinda resimleri ve okudugu kitaplardan etkilendigi Avrupa ulkeleri, Amerika gibi ulkelere gitmeyi tercih edecektir. Simdi siz ilk defa yurtdisina cikacaksaniz, Paris`e mi gitmek istersiniz yoksa 20 milyon TURK turistini bekleyen BURKINA FASO`ya mi gidersiniz…?

Sonuc olarak 20 MILYON CINLI TURIST olayi maalesef bir hayaldir bizim icin. Su anda yapabilecek tek sey altyapiyi CIN uzerine kurmaktir. Cinli Turistler Avrupali Bitli Turistlerden cok daha zengindirler ve daha cok para harcayabileceklerdir. Akilli bir yatirim yapilacaksa dogal olarak 1,5 milyar nufuslu Cin`de TURK imajini guzel bir sekilde sunmayi basarabilirsek ekonomimizdeki sikintilari cok kolay asabilecegimizi iddia ediyorum.

Neyse biz bu sene 50000 Cinli Turist getirebilsek bile buyuk basari olacaktir, inanin bana…

Hayal kurmayalim, gerceklere bakalim…

Saygilarimla

21.06.2002 

Uzak İki Ülkenin Hikayesi – 3

ALFA ülkesini biraz kenarda tutup, BETA ülkesini anlatmaya devam edelim.

BETA halkı, kültürüne önem vermeyi sevmektedir. Binlerce yıldan beri devam eden medeniyetlerinin varolabilme başarısı kültürlerine verdikleri önemden kaynaklanmaktadır. Birçok kereler saldırıya uğradıkları halde, halen dimdik ayaktadırlar. Düşmanları tarihten silindiği halde onlar halen BETA’lılar olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.

Televizyonlarından tutun da okullarındaki kitaplarına kadar her yerde BETA kültürü verilmeye çalışılmaktadırlar. Gençlere, BETA’lı olmanın değeri anlatılır, atalarının başarıları öğretilir. ALFA’lılar gibi atalarına düşman değillerdir. Tarihlerini yabancılardan değil, kendi belgelerinden öğrenirler.

ALFA’lılar Batı’lı olabilme uğruna yazı sistemlerini hiyerogliften latin alfabesine çevirmişlerdir. Sanmışlardır ki, alfabenin değişmesi ile Batı’lı olabileceklerdir, fakat bir noktayı görmemişlerdir, dünyada başarılı olan her ülke tarih boyu hep Batı’dan olmamıştır. Bugün Batı güçlüdür ama yarın kimin üstün olacağını kimse kestirememektedir. Bir dönem dünyayı yöneten Mısır’lı Firavunlar, bugün nerededirler? Alfabenin değişmesi değil, kafaların değişmesi ile modern olunabilir oysa. Artık olan olmuştur gerçi. Önemli olan bugün akıllı davranmaktır ama uyuyan yöneticilerle bunun başarılması da mümkün görülmemektedir.

BETA ülkesinde kullanılan alfabe kendilerine has bir alfabedir. Binlerce karakterden oluşmaktadır. Zordur. Öğrenebilmek için senelere ihtiyaç vardır. Alfa’lılar 29 harften oluşan hiyeroglif alfabelerini, öğrenmesi ZOR olduğunu düşünerek değiştirirken, BETA’lılar halen aslanlar gibi binlerce karakter üzerinde eğitim vermektedirler, ve işin komik tarafı çok kısa bir zaman zarfında koskoca ülke, kendilerinden nüfus olarak 20 kez küçük olan ALFA’lıları ekonomide geçmeyi başarmışlardır.

ALFA ve BETA halkları binlerce yıl önce rivayete göre komşuymuşlar. Her iki ülke halkı da diğeriyle rekabet halindeymiş. Alfalıların dedeleri canları sıkıldıkça, Betalılara saldırıyorlarmış. Beta kralı da koskoca bir duvar ördürmüş bunlara karşı, artık geçmeleri mümkün değilmiş Alfalıların. Betalılara göre o duvarın örülme nedeni BARBAR ALFA’lılarmış. Alfalılar da Betalılar hakkında güzel şeyler düşünmüyormuş zaten.. Betalıların entrikacılığı hep anlatılırmış Alfa ülkesinde bugün bile…

Aradan binlerce yıl geçmiş…. Alfalılar ve Betalılar birbiriyle olan eski bağlarını unutmuşlar. Menfaat dünyası bu ya! Gün gelmiş menfaatlar konusu ön plana çıkınca arada bir bağ kurma zamanı gelmiş….

Batı’lılar, BETA ülkesinin son zamanlardaki güçlenmesinden doğal olarak hiç memnun değillermiş. Bir kaç seneden beri ekonomilerindeki yavaşlama onların hiç te hoşuna gitmiyormuş, çünkü eskiden kolayca kazandıkları yüksek karlara artık kolay kolay ulaşamıyorlarmış. Defalarca yöneticileriyle, işadamları biraraya gelmişler. Sektör sektör tartışmışlar. Beta’lılara karşı alınabilecek önlemleri bulmaya çalışmışlar.Akıllarına ilginç bir fikir gelmiş. ALFA ülkesini koz olarak ortaya atabilecekleri tabii ki…Gümrük Birliği’ne üye olan Alfa’lıları Beta’ya karşı kullanmayı düşünürler. Mesela birkaç üründe koymayı düşündükleri ithalat KOTA’sını, Alfa ülkesi üzerinden yapabileceklerdir. Hemen Alfa’lı liderlere mesaj geçerler. Beta ülkesinden yapılan birkaç ürünün ithalatına KOTA koyun derler.

Kara haber Beta ülkesine ulaşır, şaşırırlar….Hemen kota koyulması düşünülen ürünlerle alakalı YETKİLİ kişiler çağırılır ve Alfa ülkesine görüşmek için gönderilirler. Amaçları, Beta ülkesinin ihracatına vurulacak bu engeli kaldırabilmektir.

10 kişiden oluşan heyette, her birisi kota koyulması istenen ürünler konusunda oldukça bilgili yöneticilerdir. Senelerdir devlet tarafından görevlendirilmişler ve tek görevleri, ilgi alanlarına giren ürünlerin dünya piyasalarındaki fiyatlarının kontrolu, kalitenin artırılması gibi noktalarda araştırmalar yapmaktır.

Alfa ülkesinde bu tip bir heyet yoktur oysa. Alfa devletinde Dış işlerle alakalı üniteler tabii ki vardır, fakat genelde Batı’ya dönük yönetilmektedirler.

Beta heyeti, Alfa ülkesine geldiği zaman çok şaşırır. Karşılarında sanki Alfa değil Batı heyeti durmaktadır. Alfa heyeti bütün maddeleri kaydeder ve Beta heyetini yolcu eder geriye.

Devamı DÖRDÜNCÜ BÖLÜMDE…..

21.06.2002

Uzak İki Ülkenin Hikayesi – 2

ALFA halkı , liderlerinin kendilerini kandırmasından hiç memnun değildir. Her seçim öncesi müthiş vaatlerde bulunan ve sonra ortalarda görğnmeyen liderlere artık güvenleri de kalmamıştır.

Yöneticilerin hata zinciri yavaş yavaş halk seviyesine kadar inmiştir. Herkes, kendi alanında umursamazlık içinde hareket etmeye başlamıştır. Amaç, günü kurtarmaktır. Amaç yarına bir kaç kuruş atabilmektir, çünkü ALFA ülkesinde halkın hastane ve gelecek garantisi yoktur. Parası olmayan hasta kapıda bekletilmektedir, acil hastaya 3 ay sonraya gün verilmektedir, doğal olarak herkes kenarda YASTIKALTI parası tutmaktadır. İşin ilginç tarafı, bu yastıkaltı paraların miktarı birçok devletin tüm değerinden fazladır. Halk bu paraların yarısını piyasaya sürse zaten piyasada kriz diye birşey kalmayacaktır, ama nerede o yöneticilere güven?

ALFA ülkesinin bir özelliği daha vardır… Tarih boyunca birçok uygarlıklara evsahipliği yapmıştır, bunun nedeni de toprağın verimliliği, 4 mevsimin birarada yaşanabilirliği, halkın çalışkanlığıdır… Gelgelelim bilinçsiz yönetim sayesinde bereketli topraklar bile verimsiz olmaya başlamaktadır.

Komşu ülkelerde taşı vurduklarında petrol çıkarken nedense ALFA ülkesinde petrol olmadığı iddia edilir senelerdir. Hatta açılan petrol kuyularını birileri özellikle kapattırmaya çalışır nedense…Kimse anlam veremez ama soru da soramazlar.

Birçok devletin gözü aslında bu bereketli topraklardadır. Bu nedenle dostu neredeyse yok denecek kadar azdır, üstelik gerçek dostlarını da Vatansever Yöneticilerin, Batı sevdası yüzünden kaybetmişlerdir. Yalnız kalmışlardır. Tek dostları vardır.. Batı’lı devletler.. O da Kurtlar Sofrasından başka birşey değildir aslında.

Birgün, çok güzel bir gelişme olur. ALFA ülkesinde halk sokaklara dökülür sevinçten. Batı’lılar bu kadar sene kapılarından ayrılmayan, eşikte yatan Alfa liderlerinin isteklerine kulak verirler ve GÜMRÜK BİRLİĞİ adını verdikleri, apartmandaki kapıcılık görevi denebilecek bir göreve getirirler Alfa’lıları.

ALFA halkına büyük bir müjde verilmiştir, Batı’lı olmamışlardır ama artık Batı apartmanında kapıcı olmayı başarmışlardır. Bu ne büyük bir başarıdır !

Batı’lılar ise olaya farklı yaklaşmaktadırlar aslında. ALFA ülkesindeki yukarda bahsettiğimiz o hammaddeleri, madenleri, hormonsuz ürünleri Gümrük Birliği sayesinde çok ucuza Batı halkının hizmetine sunmuş olacaklardır. Kendi ürünleri dünyaya pahalı geldiği için, ALFA ülkesinden gümrüksüz aldıkları malları, BATI damgasıyla iki, üç katına satabileceklerdir.

Batı, aslında kendini beğenmiş bir yapıya sahiptir. Tarihi boyunca hep kendini üstün, diğer tüm kültürlere barbar diyebilecek kadar aslında basit bir düşünceden kendini kurtaramamıştır. Batı uygarlığı gittiği her ülke kültürünü değersiz saydığı için, bırakın kültürü değiştirmeyi, neredeyse halkın rengini bile değiştirebilmek için elinden geleni arkasına koymamıştır. Dünyada kaybolmuş uygarlıkların bir kısmı övünerek Batı tarafından yokedilmiştir. Sırada ALFA ülkesi vardır. İşin komik tarafı, ALFA’lılar, elleriyle kültürlerinin yokedilmesine çalışmaktadırlar. Hatta 70 sene önce yapılan , Dünya Kültürel Kıyafetler Sergisi’ne ALFA devleti Smokinli erkek kıyafetiyle, mini etekli bir bayan kıyafeti gönderecek kadar komik işler de yapmayı başarabilmiştir.

Devamı ÜÇÜNCÜ BÖLÜMDE…..

21.06.2002

Uzak İki Ülkenin Hikayesi – 1

Bir varmış,bir yokmuş… Uzaak ülkelerin birine birgün daha uzak ülkelerin birinden bir grup heyet gelmiş. Amaçları ne miymiş? Anlatayım dinleyin o zaman….

Bu ülkelerin birine Alfa, diğerine de Beta diyelim önce. Alfa ülkesi yöneticileri , batı sevdalısı ve doğu-batı karışımı halkını hiçe sayan ve sırf batılı ülkelerin yanına girebilmek uğruna herşeyinden ödün vermekten zevk alan bir tavır sergilemekteler.Son 70 sene boyunca Batılı olabilmek için gerekli tüm şartları Batı’lı Abilerinden aldıkları emirleri harfiyyen yerine getirmekle uğraşmalarına rağmen, biraz koyu renkli koyun misali hep dışlanmaktalar. Başka birçok basit devlet Batılı olmaya o kadar kolay hak kazanırken bu ALFA ülkesi liderlerinin anlayamadığı tek şey zenci olduklarının farkında olmamaları….. Batı onların zenciliğinden hoşnut değil çünkü….Bu durumda da uğraşmaları hep boşuna …her zaman boşuna…….

BETA ülkesi ise bir başka ilginç ülke. Bu ülke de senelerce komünizmle yönetilmiştir. Halkın her kesimi eşittir felsefesiyle hareket edilmesine rağmen halen belli bir kesimin nasıl bu kadar zengin olabildiğini anlayabilmiş değillerdir. Bugün biraz kapitalizmin gelmesiyle ülkemiz nar çiçeği gibi açılmış ve komünizmin gizli zenginleri piyasada son model arabaları ile gezebilme fırsatını bulabilmişlerdir….

BETA ülkesinin bir yönü çok ilginçtir. Bu ülkede yönetim halkının daha fazla sorun çıkartmasını istemediği için onların önünü açmaya çalışmaktadır, bu sayede halk çalışırsa para kazanabilecektir. Zenginlere saldırıları önlemenin de en güzel yolu budur zaten…

Ülkenin dört bir tarafına fabrikalar açılır…Koskoca ülkede dengeli büyüme sağlanması için her köşede kontrol merkezleri kurulur. Devlet kendi elleriyle, sektör sektör üretimi kontrol eder. Dünyanın dört bir tarafına görevliler göndererek, her üretilen ürünün o ülkelerdeki satışını, rakiplerinin gücünü kontrol ettirir.

Bu sıralarda ALFA ülkesinde neler olmaktadır? Liderler Batıya kendilerini kabul ettirebilmek uğruna ellerinden geleni yapmaya çalışırken zaten üretimi düşünen kalmamıştır. Tarım ilgisizlikten bitmiş, fabrikalar yanlış yönetimden kapanmıştır. Zaten dışardan alınan borçlar halkın sırtına ölene kadar bir yük olmaktadır.Vergiler haddini çoktan aşmıştır. Halk kazanabildiği üç kuruşu da vergi versin istenmektedir. Halktan alınan vergiler birilerinin cebinde erimektedir. Devletin hiçbir amacı kalmamıştır, çünkü tek amaç vardır Batı’ya girebilmek.

Batı, neden ALFA ülkesini kabul etmemektedir acaba? Oysa Alfa ülkesinde herşey Batılı olmaya müsaittir, madenler vardır, toprak bereketlidir, genç nüfus çoğunluktadır, Batı topluluğunda yaşlılar çoktur oysa, gençlere ihtiyaç varsa bunu ALFA gençleri çok rahat sağlayabilecektir… Ama dedikya ALFA’lılar zencidir. Batı’lılarsa BEYAZ…..

Batılılar bilir ki, seneler önce dedelerinin en büyük düşmanı ALFA’lılardı. Şimdi Alfalılar ayaklarına gelmiş ve yalvarmaktadır. Şimdi öç almanın tam zamanıdır. Eğilmektedir Alfa’lı büyük adamlar ayaklarına, bunu keşke görebilseydi soylu dedeleri de diye düşünürler her zaman.. Kolay mı? yüzyıllarca Batı’ya kök söktürmüş ALFA milleti bu gün gelmiş ve ayaklarına kapanmış ve beni de alın aranıza diye yalvarmaktadır….

Devamı İKİNCİ BÖLÜMDE……

21.06.2002